Bir aile büyüğünün kaybı, duygusal olduğu kadar hukuki bir dönüm noktasıdır. Zira Türk Medeni Kanunu m. 599 uyarınca miras, ölüm anında kendiliğinden mirasçılara geçer. Fakat çoğu kişi, “nasıl olsa geçiyor” diyerek süreci kendi hâline bırakır. Oysa mirasın kazanılması ile mirasın paylaşılması tamamen farklı şeylerdir. İşte bu fark, ileride yaşanacak hukuki uyuşmazlıkların temelini oluşturur.

Ölümle birlikte mirasçılar arasında elbirliği mülkiyeti doğar. Bu mülkiyet türünde taşınmaz üzerinde tasarrufun geçerli olabilmesi için tüm mirasçıların oybirliği gerekir. Doktrinin ve Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarının belirttiği gibi, mirasçıların tek başına yaptığı satışlar hüküm doğurmaz; ancak üçüncü kişiyi koruma amacıyla iyiniyet kuralları devreye girebilir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin yerleşik yaklaşımına göre, mirasçı sıfatını bilerek veya bilebilecek durumda olan üçüncü kişi, yapılan tasarrufa güvenemez ve tapu iptal–tescil davası ile karşılaşabilir.

Bir diğer önemli alan, saklı pay – tasarruf oranı – tenkis üçlüsüdür. T.M.K. m. 505 ve devamında miras bırakanın tasarruf edebileceği serbest kısım belirlenmiştir. Saklı paya yapılan her türlü müdahale tenkis talebine konu olabilir. Uygulamada en sık rastlanan durum, miras bırakanın tüm taşınmazlarını tek bir mirasçıya vasiyet etmesi veya satış görünümünde bağış işlemleri yapmasıdır. Yargıtay, özellikle muvazaalı işlemlerde, satış görünümündeki temliklerin “muris muvazaası” kapsamında iptalini yaygın biçimde kabul etmektedir.

Mirasçılardan birinin taşınmazı uzun süre tek başına kullanması da sık rastlanan bir uyuşmazlık kaynağıdır. Bu kullanım, ne mülkiyet hakkını ortadan kaldırır ne de zilyetlik yoluyla kazanıma izin verir. Yargıtay, elbirliği mülkiyetindeki taşınmazlarda “tek başına zilyetlik” iddiasını genellikle kabul etmez ve diğer mirasçıların ortak mülkiyet hakkının korunduğuna vurgu yapar. Ancak uzun süreli kullanımın ecrimisil talebine yol açması mümkündür ve bu da ayrı bir ihtilaf alanı yaratır.

Uygulamada ayrıca ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davalarının yoğunluğundan bahsetmek gerekir. Taşınmaz üzerindeki elbirliği veya paylı mülkiyet sürdürülemez hâle geldiğinde, en sık başvurulan çözüm bu davalar olur. Ancak satış yoluyla ortaklığın giderilmesi çoğu zaman piyasa değerinin altında satışa, dolayısıyla ekonomik kayba neden olur.

Tüm bu teknik başlıkların ortak noktası şudur:Miras, kendiliğinden geçer ama kendiliğinden çözülmez.

Bu yüzden mirasın ölümden sonra değil, mümkünse ölümden önce planlanması; vasiyetnamenin usulüne uygun hazırlanması, iptal risklerini ortadan kaldıracak hukuki denetimlerin yapılması, saklı pay sınırlarının bilinmesi ve mirasçıların açık şekilde bilgilendirilmesi hem hukuki hem insani açıdan zorunludur. Aksi hâlde bir tapu kaydı, bir tarla parseli ya da küçük bir banka hesabı bile yıllarca süren davalara, aile içi kopmalara ve maddi-manevi kayıplara dönüşebilir.

Av.İhsan YILMAZ

14/11/2025