Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil; insanın birey olarak onuruna, iradesine ve özgürlüğüne duyulan inancın adıdır. 29 Ekim, bu inancın vücut bulduğu, milletin kendi kaderine sahip çıktığı gündür. Ancak Cumhuriyet’i sadece bir tarih olarak anmak değil, onu yaşatmak; onu koruyan hukukla, onu yaşatan adaletle mümkündür.

Atatürk, “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” derken, aslında hukuk devletinin temelini işaret ediyordu. Çünkü hukuk, güçlülerin değil, haklıların yanında durabildiği ölçüde anlamlıdır. Cumhuriyet’in gerçek bekçisi tanklar, tüfekler değil; bağımsız yargı, özgür savunma ve eşit yurttaşlık bilincidir.

Bir avukat olarak biliyoruz ki adalet, soyut bir kavram değil, her gün yeniden inşa edilmesi gereken bir düzendir. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, bu düzenin temeline akıl, bilim ve hukuk ilkelerini koymuştur. Kadın-erkek eşitliğinden laikliğe, medeni kanundan eğitim reformlarına kadar atılan her adım, yalnızca çağdaşlaşma değil, hukukun egemenliğine duyulan sarsılmaz inancın tezahürüdür.

Bugün bizlere düşen, Cumhuriyet’i sadece kutlamak değil; onu koruyan değerleri her alanda savunmaktır. Her haksızlık karşısında susmamak, her adaletsizlikte hukuk adına konuşmaktır. Çünkü Cumhuriyet, ancak hukukla ayakta kalır; hukuk da ancak Cumhuriyetle yaşar.

29 Ekim’de bir kez daha şunu hatırlamalıyız: Atatürk’ün bizlere bıraktığı en büyük miras, sadece bir rejim değil, bir vicdandır. Ve o vicdanın sesi, adaletin sesidir. Yaşasın Cumhuriyet!

Av.İhsan YILMAZ

28/10/2025