banner388

Rahat yaşamak isteyen insan, önce şu sorunun cevabını vermek zorundadır:

Biz neyiz?

Dünyada rahatlık, insanın haline şükretmesiyle sağlanır.

Beden olarak topraktan bir heykel… Ama Allah’ın nuruyla nurlandırdığı, sıfatıyla sıfatlandırdığı bir heykel… Allah, bu heykele hayy esmasıyla hayat, alim ismiyle ilim, basîr ismiyle göz, semi’ ismiyle kulak, iradesiyle hakimiyet ve kudretiyle kudret eli vermiştir.

Bu verdikleri bizim midir? Hayır. Veren, o verdiklerini alıverdiği anda yapabileceğimiz bir şey kalmaz. O halde, kibirlenip ululanmanın, “Malım, mülküm” diye övünüp üzülmenin, ölenin arkasından yas tutmanın veya bir başka olaya sevinmenin ne anlamı vardır?

İnsan, ölünün arkasından, onun suretine alışılmış olduğu için tasalanır ama yas tutmak doğru değildir. Çünkü tevhide vâkıf olanlar, gidenin kalan sevdiklerinde yaşadığını bilirler.

Ayrılış, sadece beden yönündendir. Giden, kainat olmuştur.

Kalansa bir et parçasından ibarettir. Gidenle kalan arasındaki bedensel fark bundan ibarettir.

Dünya yaşantısında rahat ve huzur içinde olabilmenin sırlarından biri de geçmiş ve gelecekle ilgili düşüncelerden arınmaktır.

Geçmiş geçmiştir, geri getirilemez. Geleceğin ne getireceğini ise kestirmek mümkün değildir. O zaman geriye kalan şu andır ve bunu “Dem bu demdir” diye düşünüp değerlendirmeye çalışmak gerekir.

Dünyada rahat ve huzur içinde yaşayabilmek için insan, bazı şeyleri oluruna bırakıp olduğu gibi kabullenmeyi öğrenmelidir. Bazı sanatçıları görüyoruz… Yüzlerindeki kırışıklıktan rahatsız olup kazançlarının büyük bir kısmını estetik cerrahlara akıtıp duruyorlar. Hatta içlerinde suratlarını def gibi gerdirip adeta ağzını kapatamaz duruma gelenler de vardır. Böyleleri ne yaparlarsa yapsınlar, beden elbiseleri er ya da geç eskiyecek ve sonunda dikiş tutmaz hale gelecektir. Halbuki bu kişiler böyle şeylerle uğraşacaklarına durumu kabul etseler, şu kısacık ömürlerinde çok daha rahat ve huzurlu olabilirler.

Her insanın bu aleme gelişinde kendisine verilmiş bir görevi vardır.

Bu görevi severek ve layıkıyla yapanların yaşantısı rahat ve huzurlu geçer. O kişi, bu görevi nasıl olsa yapacaktır. Sevmeden yapmaya kalkarsa görev ona zor gelir ve yaparken huzursuz olur. İnsan, zor dahi olsa yapmaya mecbur olduğu görevini bu bilinçle, severek yaparsa huzur ve rahatı bulur.

İşi severek yapmak, Allah’a itaat etmek demektir. Aynı iş kerhen yapılırsa Allah yine dediğini yaptırmış ama bu kez yapan sıkıntı çekmiş olur.

İnsan nasıl olsa bu sahne-i âlemde kendisine verilmiş olan rolü yapacaktır. Severek yaparsa başarılı olur ve alkışlanır.

Zorla ve beceriksizce yaparsa yuhalanmaktan kurtulamaz.

Alkışlandığında sevinip yuhalandığında üzülecek olan yine kendisi olduğuna göre herkes tercihini bu bilinçle yapmalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.