banner388
banner390
banner410

Maddi ve manevi varlığımızın, birinci tehtidi ahlaksızlıktır. İnsanı ve toplumu sarsan gerçek tehlike ile yüz yüze bulunuyoruz. Ahlaksızlık artık yadırganacak, ayıplanacak, tiksinecek bir çirkinlik olmaktan çıkarılıyor. Birileri tarafından adı değişiyor buna çağdaşlık ve medeniyet denmeye başlanıyor. Üstelik ülkemizde bundan da tehlikelisi, bu ahlaksızlıkların artık normal ve
sıradan işler olarak görülmeye başlanmasıdır. Bir zamanlar insanımızı ürperten ve dehşete düşüren ahlaksızlıklar, şimdi neredeyse hoş görülür bir hale gelmiştir.
Bu hale nasıl getirildik?
Alıştırılarak ve zihniyet değişimine uğratılarak dünyevileşerek inancımızı kaybederek bu hallere düştük. Artık rüşvet verirken de, alırken de utanmıyoruz. Çalıp çırpmanın adı, malı götürmek, iş bitirmek olmuş. Haramdan kazanmanın adı da köşeyi dönmek olmuş...
Hepimiz, ahlaki bozulmadan şikâyetçiyiz.
Toplumun gittikçe duyarsızlaştığını, hayânın azaldığını, ahlakî gerekliliklerin dikkate alınmadığını iddia ediyoruz.
Neden?
Ahlaksızlığın nedenini yanlış biliyoruz. Biz genellikle ahlaksızlığın nedeni olarak sadece nefsanî eğilimi biliyoruz. “Yeryüzünde arzularına düşkün insanlar ve onlara özenen kişiler var, ahlaksızlığın yaygınlaşması bu iki kesimin tavırlarından kaynaklanıyor” diyoruz. Bu, ahlaksızlığa karşı harekete geçmede bizi olumsuz etkileyen yanlış bir tespittir. Ahlaksızlık bir ticaret ve savaş aracıdır!
Ahlaksız insan, duyarsızdır, nefsani arzularına dokunulmadığı sürece kimseyle karşı karşıya gelmek istemez, nefsani arzuları tehlikeye girmesin diye her rezalete sessiz kalır, her rezalette bulunur, bedenine ihanet ettiği gibi dinine dolayısıyla ailesine ve toplumuna ihanet etmekte bir sakınca görmez, bedenini sermaye yapacak kadar alçaldığından onun için değer diye bir şey yoktur, bunun için kolay satın alınır, az bir ücretle kullanılır. Halk, ahlaksızlığın önce engellenemez bir insan eğilimi, sonra bir insan hakkı olduğuna, hatta daha sonrasında ahlaksızlığın modernleşme anlamına geldiği için neredeyse bir gereklilik olduğuna inandırılmıştır. Bugünün dünyasında liberalizmin bütün sinsiliğini yansıtan “Bırakın yapsınlar” ilkesi “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” , “Gözlerimi kapar geçerim”, “Ahlak bekçisi miyim ben?” “Sana mı kalmış?”, “Sen mi düzelteceksin?”,“Başına dert mi almak istiyorsun?”, “Böyle gelmiş böyle gider” tavrı biçiminde, ne yazık ki temel toplumsal ilke haline gelmiştir.
Ahlaksızlığı yüceltip ahlakı garipleştirenler, kendilerine ve toplumlarına düşmanlık etmekteler.
Umutsuzluğa kapılmak küfrün alametlerindendir, umudumuzu kaybetmemeliyiz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Adnan Sezer 2021-07-18 17:36:59

Son zamanlarda cinsiyet üzerine çok oynanıyor. Şahsiyet yok sayiliyor. gibi gidişat çok vahim.