banner388
banner390
banner410

Cumhuriyetin kuruluşu ile yeni bir devlet yapısı oluşturulurken var olan hukuk düzeninin iyileştirilmesi, çağdaşlaştırılması amaçlanmıştı. Adalet Bakanlığı bünyesinde Mecelleyi yeniden düzenlemek için komisyon oluşturuldu. Komisyon çalışmasına ilişkin yönetmelikte ‘’Batı Milletlerinin kanun ve eserlerinden icap eden esasların alınması’’ ibaresi yer aldı. Dönemin Adalet Bakanı Mahsut Esat Bozkurt, batıdaki örneklerinden yararlanarak hukuk sisteminin yenilenmesi kararını ‘’Türk ihtilalinin kararı batı uygarlığını kayıtsız şartsız kendisine mal etmeyi benimsemektir. Bu karar o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki önüne çıkacaklar demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdurlar. Bu prensip bakımından yasalarımızı olduğu gibi batıdan almak zorundayız.’’ sözleriyle açıkladılar. Türk Medeni Kanunu tasarısının hazırlanması için bir komisyon kuruldu ve bu komisyon Avrupa’da hazırlanan en son Medeni Kanun olması, her türlü yenilikleri içermesi, kadın – erkek eşitliğine dayanması, laik bir anlayışla düzenlenmiş olması gibi sebeplerle İsviçre Medeni Kanununu Türkçe ’ye çevirerek yeni bir metin oluşturdu. Genel Kurulda bu tasarının madde madde ele alınması önerilmesine rağmen bir bütün olarak oylandı. 17 Şubat 1926 yılında kabul edilerek 4 Ekim 1926 ‘da yürürlüğe girdi. Türk Medeni Kanunu bir yıldan az bir sürede hazırlandı ve kabul edildi. Bu süre bir medeni kanunun kabulü için çok kısa bir süredir. Bu sürenin ne kadar kısa olduğunu Cumhuriyetin ilk yıllarında Lozan Anlaşması çerçevesinde Türkiye’de danışman olarak bulunan hukukçu Sauser Hall  ‘’Türkiye’de Avrupa Hukukunun Benimsenmesi ‘’ adlı yapıtında bize iyice açıklamaktadır; ‘’ İslam Devletlerinin en güçlüsü, bin yıllık geçmişe varan töreleri altı aylık kısa bir sürede yürürlükten kaldırıyor. Tarih hiçbir ülkede bu kadar köklü ve ani değişikliği örnek gösteremez. Bir ülkede ve bir toplum üzerinde yapılmış bundan daha cesur bir deneyim yoktur.’’ Böylece bu kadar kısa bir süre içerisinde asırlar boyu Türk töreleri, örf ve adetleri, yaşanmışlıkları ile yoğurularak halk tarafından doğruluğuna inanılmış ve uygulanmış kurallar kaldırılıp başka bir toplumun kuralları uygulanmaya başlanmıştır.

Hukuku en kısa olarak toplumu düzenleyen devlet yaptırımlarıyla güçlendirilmiş kurallar olarak tanımlarız. Peki bu kurallar nasıl oluşur. Ünlü Alman hukukçu Friedrich Carl von Savigny hukuk ve hukuk kurallarını; ‘’ Halkın ruhunda yüzyıllardır uygulana uygulana gelişen örf adet kökenli tutum ve davranışlar, tarih içinde olgunlaşmış bulunan ve halk tarafından tekrarında ısrar edilen, inanılan doğru olduğu kabul edilen kuralları veya davranış biçimlerini alıp, cımbızla çekerek kanun haline getirmektir. O zaman kanun koyucunun görevi, halkın ruhunda yüzyıllardır uygulana uygulana gelen örf adet kökenli kurallarını ve davranış biçimlerini tespit ederek bunları kanun haline getirmektir.’’ şeklinde tanımlar.

Cumhuriyet döneminin ilk yılları düşünüldüğünde kanunlardaki değişimin gerekliliğini değerlendirmek elbette çok yerinde bir karar olmaz. Yeni bir devlet kurulmakta ve temelleri sağlam atılmak zorundadır. Ben burada kesinlikle atalarımı eleştirmek değil, Türk halkının bu yeni kurallara uyumunu değerlendirmek istiyorum; 1926 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanununda, ilki 1938 yılında olmak üzere onlarca kez değişiklik yapıldı. Yapılmaya da devam etmektedir. Bu değişiklikler yukarıda Savigny’in açıklamasına paralel olarak kanunun Türk toplumuna uyarlanması ihtiyacından doğmaktadır. Buraya kadar ki açıklamaların ışığında bugünlerde büyük tartışmalara yol açan müftülere nikah yetkisi veren kanun tasarısını ele almak istiyorum. Türk ve İslam tarihine baktığımızda İslamiyetin ilk yıllarında Hz. Peygamber’in mahiyetinin nikahını hutbe okuyarak kıydığını, Hz. Peygamberden sonraki dönemde halife Hz. Ali’nin işlerinin çokluğu nedeniyle kalem-i mahsus müdürü Kamber’i nikah kıyma işiyle görevlendirdiğini (hatta kambersiz düğün olmaz sözü buradan gelir), Selçuklulardan itibaren Osmanlılarda dahil olmak üzere nikahları kadıların kıydığını yada kadılardan izin alındığını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Latife Hanım ile kadının huzurunda evlendiğini görürüz. Osmanlılarda da bu işlem kayıt altına alınarak hak kaybının önüne geçilirdi. 1926 Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesiyle asırlardır süregelen geleneğimiz sonlandı. Bunun önüne geçmek amacıyla toplum kendiliğinden yeni formül bularak resmi nikah sonrası dini nikah kıydı.

Dolayısıyla toplum doğruluğuna inandığı kuralları uygulamaya devam etti ve devam edecek. Örf adet kuralı değişmedi yalnızca hukuk kuralı değişti.  Büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde azınlığı oluşturan diğer din mensuplarının inançlarına saygı gösterilip nikahları resmi nikah memuru önünde kıyılıyor. İsteyen belediye başkanı ve hatta muhtarına nikahını kıydırabiliyor. Peki neden devletin resmi memuru bir din adamına hem resmi nikahını hem dini nikahını aynı anda kıydıramıyor. İşte bu duruma son vermek için daha önce defalarca yapılan değişikliklere bir yenisi daha eklenerek toplumun ihtiyaçlarından doğan ve örf ve adet kurallarından, inançlarından gelen bir ihtiyaca çözüm getirilecek. İsteyen müftünün önünde isteyen nikah memurunun önünde kanunlara uygun olarak nikah törenini gerçekleştirebilecek. Doksan bir yıl önce kanun koyucu “ Nikah resmi imamlar tarafından Türk Medeni Kanunu ve diğer kanun hükümlerine göre de kıyılabilir’’ ibaresini kanuna ekleseydi bugünümüzden çok mu geride olacaktık.

                                                                                         

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ARMAĞAN EÇİN 2017-07-31 18:36:17

Samet Bey gündeme ilişkin, çok iyi bir bilgilendirme olmuş, çok teşekkürler.. Sanırım ilk yazınız yeni yazılarınızı da merakla bekliyoruz..

Avatar
CUMHUR TEMİZ 2017-08-02 08:35:35

Gündeme ilişkin etkileyici bir yazı.Ülkemizin her sorunu böyle güzel bir şekilde anlatılabilse keşke.Yazı hayatınızda başarılar.

Avatar
HASAN BOLAT 2017-08-03 13:38:41

çok güzel bir bilgilrndirme olmuş emeğinize sağlık yazılarınızın devamını bekliyoruz başarılar.

Avatar
Beyefendi Beyefendi 2017-08-03 13:40:42

Tebrikler. Çok güzel akıcı ve yapıcı bir kullamışsınız. Şundan eminim bilgisi olmayan bir çok insan sizin yazınızı okuduktan sonra bilgilenecek ve bu konular hakkında arastıma yapıcaktır. Bundan sonra sıkı takipçinizim. Yazılarınızın ve başarılarınızın artarak devam etmesini temmenni ediyorum Allah a emanet olun

Avatar
Mert CAN 2017-09-14 07:30:48

Samet bey yaziniz gündeme ilişkin çok güzel bir bilgilendirme olmuş. Yeni yazılarınızı bekliyoruz. Kolay gelsin. İyi çalışmalar.

Avatar
REMZİ DÜZGÜN 2017-10-04 08:31:41

Bizim bu genlerimizde mevcut yeni ile eskiyi birleştirserek hiç bir güç bizi yıkamaz yüreğine sağlık

Avatar
Erkan Durna 2018-07-29 19:38:35

Öncelikle iyi çalışmalar,ben Almanyadan memleketimizin bütün haberlerini sizden takip ediyoz gayet başarılı konular tebrikler. Asıl kendi konuma şikayetine gelim. Bundan 5 sene önce almanyadan kredi çekip memlekete döneriz diye bi ev aldık. Asıl olay şimdi başlıyo;elimde tapum var devletin bana verdiği ama arazinin sahibi mahkeme açmış usulsüz satış var diye. Ben anlamam ki nasıl satış var. Ben paramı verdim evimi aldım ama 5 sene oldu evimi ne alabiliyorum ne sata biliyorum. Karım almanyada büyüyen bir insan samsun da alma dedi bana ve bende memleket diye aldım şimdi de aile huzurum kalmadı. Buradan almanyadan 10 senelik kredi çekip aldık ve sonuç bu. Ben eminimki siz bunu gözden kaçırmasanız konuyla ilgilenirseniz eminim faydası olacak. Umarım bize yardımcı olursunuz. Iyi çalışmalar selametle kalın