Bir hafta önce saha içinde var olmadan, yürüyerek, gezerek, formasını terletmeden, bizi kahrederek 90 dakikayı tamamlayan topçulardan Ahmet Burak Solakel, Ahmet Cebe, Furkan Köse, Göksu Törkdoğan maç sonrası hakemlere isyan ederek; "Aldığınız parayı çocuklarınıza nasıl yedireceksiniz" diye bir soru sordular.
Şimdi aynı soruyu ben kendilerine, bir Samsun’lu, bir Samsunsporlu, küme düşürülmüş bir takımın taraftarı olarak soruyorum; "Sol yanındaki armanın ağırlı altında; Şerefsizce, onursuzca, umarsızca, mücadelesiz, savaşmadan, formayı terletmeden, oynamanın ne demek olduğunu siz çocuklarınıza nasıl izah edip, nasıl anlatacaksınız!
Karşılaşma sonunda, bazı topçular saha içinde oturup ağlamaya başladılar. Çok inandırıcıydı.
Arkadaş senin sahte gözyaşlarını bilmem ama, benim göz yaşlarımın hesabını kim verecek. Sen mi? Senin hocan mı? Senin patronun mu? Yoksa şehirde ki kravatlılar mı?
Dedim ya; üzgün olan biziz, yürekten ağlayan biziz, kahrolan biziz!
Sizinkisi timsah misali.