banner388

Kargadan başka kuş tanımayanlarla, “Benden sonrası tufan” havasındakilerin;

“Aman bana dokunmayın da ne yaparsanız yapın” diyenlerle kol kola gezdiği bir akşamüstüydü.

Cadde de hıncahınçtı. Kimsenin kimseyi taktığı, kimsenin kimseye baktığı falan da yoktu.

Kıyıdan kıyıdan ilerlemeye çalışırken bir kitapçı dükkanının önünde buldum kendimi.

Birden görücüye vitrine çıkmış kitaplarla göz göze gelmiştim. Gözlerimi kaçırmayı da kendime yediremeyince bakmaya devam ettim. Orada vitrinin kıyısına itilmiş, birazda yüzü dönük onu gördüm, o kitabı gördüm. “Başkalarının acısına bakmak” (Susan Sontag)

“Başkalarının acısına bakmak” isimli kitabı satın alıp kıyı kıyı eve doğru uzanırken eskilere gitti aklım;

Köyde bayram namazları çıkışı bir tarafta hali vakti yerinde olanlar, öte tarafta sıraya dizili gibi duran biraz başları eğik, biraz mahcup, biraz mazlum olanlar...

Durumu iyi olanlar sıra bekleyenlere yaklaşır, alçak sesle ama amiyane bir dille “Sen, sen, sen, bize gidiyoruz” derdi…

Köydeki çoğu bayram ben de çağırılanlar arasında olur, o evdeki bayram sofrasında 4 – 5 çeşit yemeğe utana sıkıla ama büyük bir iştahla kaşık sallardım.

Bayrama başlama hallerim. Ah bayramlar, o bayramlar… O bayram “Başkalarının acısına bakmak”la eve doğru gidişim, benim bayram sabahındaki gibiydi.

Durumu iyi olan ben “Başkalarının acısına bakmak”ın koluna girmiş ziyafete gidiyoruz.Başkalarının acısına baktıkça onlarca, yüzlerce, binlerce düşmüş yüzler tanıdım. Savaşların, yıkımların, kıyımların altında kalmış acıyı kederi bugüne taşıyan ressamı, fotoğrafçıyı, kameramanı, gazeteciyi, düşünürü, yapımcıyı gördüm…

Başkalarının acısına baktıkça;

“Bizim ya da bizden olmayanlara sempati besleyemezsek nasıl insanlar oluruz ?”

“En azından bazı alanlarda kendimizi unutmayı başaramazsak nasıl insanlar oluruz ?”

“Ya affetmeyi bilemezsek, o zaman olduğumuzdan başka bir şey haline gelmez miyiz ?”

gibi soruların altında kaldım.

Başkalarının acısına bakarken, savaşın kederli yüzünü en iyi anlatan Larissa Şepitko’nun The Acent (1977) filminde buldum kendimi.

Hem de sabahın köründe, kuşluk vakti...

Başkalarının acısına bakarken bugüne kadar barışların istisna, savaşların ise kural haline geldiğini gördüm.

Eğer okursanız, dünyamızda savaşların istisna haline gelmesi gerektiğini görürsünüz.

Siz bilirsiniz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
gabak 2018-05-04 08:57:45

zulümü kıyımı sürgünü savaşın ama ne içün savaşılmasını biz biliriz.Tüm canlıların yaşamlarının kutsallığınıda biz biliriz hocam.yüreğine sağlık