Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberleri | Samsunspor

OMÜ'lü eski akademisyenden Sultan Neval Şimşek'ten EZBER BOZAN MAKALE! 

Genel

Samsun Ondokuz Mayıs Ünivetsitesi'nde eski Araştırma Görevlisi Sultan Neval Şimşek, türban konusunda yazdığı makale ile konuya farklı bir bakış açısı kattı. İşte ezber bozan o makale... 

OMÜ'de eski Araştırma Görevlisi Sultan Neval Şimşek'in ODA TV'de yayınlanan türban konulu makalesi:

"Ne kadar tanıdık, bilindik, normal bir kadın hiçleştirme cümlesi değil mi?

“Ört şu başını” diyor adam... Adam diyor bunu. Kadına diyor. Kimlik ve kişiliğini yok saydığı, sadece üreme biyolojisine hitap ettiğini düşündüğü “insana” diyor. Ama sağ olsun sebep de belirtiyor. “Günaha girerim” diyor. “Bana yanlış bir şey yaptırırsın” diyor. “Yanlış yaparım” demiyor. Ortada suç varsa birden edilgen oluveriyor fail. O kimliksiz-kişiliksiz biyolojik varlık birden suç işleten güce sahip oluveriyor. Kendine iradesiz dediğinin farkında bile olmadan “ellerin ve yüzün hariç ört” diyor. “Hatta onları da ört!”

“ALLAH KİTABINDA ÖYLE SÖYLÜYOR”

“Ama neden” diyor kadın tüm kalan varlığı ile. Adam egosu ve zayıflıkları belli olmasın diye el yordamı ile sebepler arıyor. Kendinden güçlü bir otoriteye sığınıyor mecburen: “Allah’a inanmıyor musun sen? Allah kitabında öyle söylüyor” diyor. Kadın inanmasına inanıyor da bilmesine gelince bilmiyor, bilemiyor kitapta-kitaplarda söyleneni. Çünkü yüzyıllardır uzanmasını engellemişler Allah da dahil cinsiyetsiz gerçeklere ve bilgiye... Kendinİ, Allah kitabının sözcüsü sayan “erkek”lerin daha iyi bildiği ve neredeyse Allah’ın bile erkek olduğu öğretilen kadın susuyor.

Topluyor saçlarını… Uzanıyor başörtüsüne…

Örtecek misin şimdi başını kadın? Allah öyle istedi diye mi? Yoksa “erkek akıl” sana Allah’ın öyle istediğini söylediği için mi?


Ey kadın! Ey hemcinsim! Gel birlikte bakalım Allah’ın sözlerine… Ama erkek aklın hegemonyasına inat bir “kadın aklı” ile değil. Herhangi bir izm’in daralan cenderesinden de değil… Cehennemle tehdit edilen bir inanırın gün yüzü görmemiş korkularının gölgesiyle hiç değil…

“Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla ve tarihle yargıla” diyen Ersin Ergün dizelerindeki gibi bakalım.

***

"Humur" der Kur’an Nur suresi 31’de:

“…Humurlarını cuyublarının alasına darbetsinler…”

İşte yüzyıllarca siyaset, psikoloji, sosyoloji, ekonomi ile harmanlanmış kadın kimliği yok etme çabalarının çıkış noktası kabul edilen, üzerine basılıp yüzlerce kitap yazılan, sınırlar çizilen cümle bu… (Elbette ayetin başı ve devamı da var.)

Özellikle tercüme etmedim ki beraber bakalım, tek tek inceleyelim.

Lazım olan malzemeleri veriyorum:

3 su bardağı Kültür tarihi bilgisi (Liselerde öğretilen siyasi tarih yeterli değildir.)
3 su bardağı Arapça Etimoloji bilgisi (Arapça sözlük yeterli değildir.)
2 su bardağı ilahiyat bilgisi (Özellikle İslam Tarihi ve Din sosyolojisi olandan)
3 kaşık psikoloji verisi (Sektörün ilaç kullanımı teşviki için yaptırdığı araştırmalar dışındakilerden)
1,5 çay bardağı sosyal gözlem
1,5 çay bardağı mantık bilimi kıyas metodu ve analiz
İçi için 2 çay bardağı söylem çözümlemesi ve 1 çay bardağı eğitim metotları
1 çay kaşığı tefsir
Bir çimdik sevgi
Bir tutam hoşgörü
Aldığı kadar objektif cümle
Önceden ısıtılmış eğitime verip yaklaşık 20 sene pişiriyorsunuz.

Yapılışı:

Hı(u)mar: H-m-r fiil kökeninden türemiş bir kelime, “örtmek” demek. Arap, dil yapısındaki kelime türetme(sarf) ile örtülen veya örtmek içeren her şeyi bu fiilden türettiği kelimeler ile ifade eder. Hamur aynı kökten gelir, açlığı örten şeydir. Hamır aklı örten şeydir ki ayette böyle geçer bunu içki diye, alkol diye çevirirler.

Hımar ise genelde başta-kafada kullanılan bir örtüdür. Bu örtü yaklaşık beş bin yıldır Sami ırkın geleneksel kıyafetidir. Sami ırk denilen Yahudi ve Araplar yani amca çocukları. Yaşadıkları coğrafya başından beri bugünkü Ortadoğu. Yani aslında biz Anadolu insanının giyimine, yaşamına, kültürüne, ırkına yabancı olduğumuz bir çöl hayatı. (Burada bizi ilgilendiren giyim kuşam kültürü.)

“SÜTYEN YOK, DON YOK, KÜLOT DA YOK”

O günkü dokumacılık ve terzilik sisteminin gelişmişliğinin el verdiği kadarıyla kıyafetleri mevcut. Bu kıyafetin kumaşı belki bugün un çuvallarında gördüğümüz kaba dokumadan yapılıyor. Şimdiki gibi çiçekli renkli değil. Şimdiki iğneler de icat edilmediği için bir tür çuvaldız dikişi, -elbette- daha kalın iplerle… Kadın/erkek kıyafetin genel yapılış şeması, dikdörtgen bir kumaş parçası ikiye katlanıyor, kolların olacağı yer boş bırakılacak şekilde aşağı kadar dikiliyor ki daha çok dize kadar. Bir de kafa içinden geçsin diye boyun bölgesi bisiklet yaka gibi açılıyor. Düğme icat edilmemiş, fermuar yok. İşin kötü tarafı sütyen yok, atlet yok, don yok, külot da yok. Çıplak vücudun üzerine giyilen tek parça bir kıyafet, kadın veya erkeğin ortak giydiği. Bir de başlarında bir metreden daha uzun, bugün de bir tür örtü olan, adına hımar denilen bir kumaş var. Bugün de kullanıyorlar, Arap denildiğinde akla gelen kafada kasnak benzeri bir şeyle duran, ağırlıklı pembe beyaz pitikareli şey işte. (Elbette farklı isimlendirmeleri mevcut, ama genel anlamda örtü o.) Çok amaçlı kullanımı olan bir örtü. Adam yeri geliyor onunla devesini ağaca bağlıyor, ip yapıyor, yeri geliyor terini siliyor, kum fırtınasında yüzünü gözünü saklıyor, sıcaktan güneşten kafasını koruyor, yeri geliyor çocuğunun üzerine battaniye yapıyor. Böyle bir örtü işte. Kıyafet tamamlayıcısı değil kullanım eşyası yani. Kadın erkek hepsinin “saçı göstermemek dışında” her şeye kullandıkları bir eşya.

Gelelim bahsi geçen coğrafyada özel olarak kadınların nasıl giyindiklerine. Şu anlatılanlardan farklı bir şey giymiyorlar elbette. Ancak bunlara cariyeler yani fuhuş ticaretinde kullanılanlar dahil değil. Onlar vücutlarını pazarladıkları içi onu güzel gösterecek kıyafetler giyiyorlar ki bunların kumaşları panayırlar zamanı Hindistan üzerinden gelen bir tür ipekli veya transparanlar. “Bulunmaz hint kumaşı” deyiminin çıktığı zamanlardır belki de.

Cariye veya fahişe dışında evli olan kadınların kıyafetlerine gelince; Az önce bahsettiğimiz gibi tek parça kıyafet giyiyorlar. Ancak çocuk emzirdikleri için kıyafeti yukarıya sıyırmak büyük zorluk doğuruyor. Bu yüzden bisiklet yaka şeklindeki kıyafetlerinin önünü göğüsleri açıkta bırakacak şekilde aşağı kadar yırtıyorlar. Ayette geçen “cuyup” yani “yaka yırtmacı” açıyorlar. Evet, evet toplum içinde de öyle geziyorlar. Zaten yakası böyle olan kadın çoluk çocuk sahibi olan kadın. Fuhuş sektöründe çalışan köle değil!

Bütün bu bilgileri dinlendirirken yan taraftan başka bir bilgi hazırlayalım, hepsi bitince onun üzerine koymak için… Arabistan’da bu ayetin söylendiği yıllarda Anadolu coğrafyasına Orta Asya’dan gelmekte olan ve hali hazırda Anadolu’da yaşayan insanlardaki kıyafet alışkanlığı ne idi? En azından Arabistan’daki kadar dokuma ve terzilikte geri kalınmadığını, Anadolu medeniyetleri müzesindeki kalıntılardan ve Orta Asya’da bulunan altın elbiseli adamdan anlıyor ve biliyoruz. Üçü beşi bir araya geldiğinde devlet kurabilme özelliği gösteren Türklerde, kadınların erkek ile eşit yönetim hakkına ve sosyal hakka sahip olduğunu da biliyoruz. Başlarında saçlarını ve beliklerini toplamaya yarayan şapka benzeri kalpak cinsi tutturucular ve çok amaçlı kullandıkları örtüler olduğunu da biliyoruz. Hani “Al yazmalım Selvi boylum”un yazmasından yemeniler, önlerinde peştamallar… Avrupada ise kurumsallaşan kilisenin rahibe kıyafetleri dışında halk Orta çağ filmlerinde gördüğümüz gibi kapüşonlu pelerinler giyiyor. Bir de dünyaca ünlü Sümerolog’umuz Muazzez İlmiye Çığ’dan öğrendiğimiz, Sümerlerde kutsal fahişe denilen tapınak rahibelerinin dışarıda rahatsız edilmemesi, tanınması için başlarını örtmek zorunluluğu olduğu bilgisi var. Onu da buraya ekleyelim.

Dinlendirdiğimiz bilgileri yerinden alıp devam edelim şimdi.

“Alasına darbetsinler”deki ala, kelime tamamlayıcı bir ek. Türkçede kullanılmayan bir yapı bu. Ama İngilizcede var, mesela “on the table” daki “on”un görevini görüyor Arapçada. Türkçeye üzerine-üstüne-üstünde diye tercüme ediliyor. “Darb” ise çok anlamlı bir fiil. Eğer bu tür bir cümlede kullanılıyorsa salmak, yaymak, örtmek… Ama eğer Nisa suresi 34’ü çeviriyorsanız ‘salmak-boşamak’ değil “dövmek-vurmak!” (Niyesi başka bir makalenin konusu)

Demek ki “Humurlarını cuyuplarının alasına darbetsinler”

“Sürekli başlarında kullandıkları çok amaçlı örtüyü, iç çamaşırı kullanmadıkları tek parça kıyafetin, süt vermek için yırttıkları yakasından açık hale gelen göbeğin altına kadar görünen kısımlarının üzerine doğru yaysınlar” demekmiş.

“HERKES NE GİYİYORSA GİYMEYE DEVAM ETMİŞ”

Peki bu cümle ne zaman ve niye söylenmiş?

Bahsi geçen cümlenin(ayetin) söyleniş(geliş) zamanı Medine dönemi. Hicret sonrası yani. İslam geleli nerden bakılsa 15 sene olmuş. Peki 15 yıl bu kadınlar Müslüman olduğu için kıyafet değişikliğine gitmiş mi? Hayır tabii ki de. Herkes ne giyiyorsa giymeye devam etmiş. Müslüman olduk diye tarz değiştirmemiş. Ama kimlik değiştirmiş. Sosyal statü de değiştirmiş. Sınıf atlamış ve saygıdeğer kabile üyesinin saygıdeğer eşi olanların dışındaki kadınlar da hiçlikten varlığa geçiş yapmış. Birey olarak kabul edilen, köle olarak alınıp satılamayan, sorgulayıp inanabilme özgürlüğünü kullanan bireyler olmuşlar. Bedeni üzerinde söz hakkı kendisine ait olmuş. (Bunların nasıllığı da başka bir makalenin konusu.)

Peki ne olmuş da 15 yıl sonra Allah birden yırtılan yakaların örtülmesini istemiş?

Olan şu: 13 yıl Mekke’de müşriklerin arasında Müslüman olarak bir yaşam mücadelesi veren bu insanlar, 13 yıl sonunda Medine’ye göç etmek zoruna kaldılar. Medine’de putperest, Hıristiyan ve Yahudi gruplar vardı. Peygamber oraya vardığında genel kabul ile küçük bir şehir devleti kurdu ve güçlendi. Şehrin içinde Müslüman olmak istemeyen putperest ve Arap geleneklerine bağlı insanlar vardı. Bu insanlar, HZ. Muhammed’in kurduğu güce karşı koyamayacaklarını anladıkları için, mücadele etmek yerine, Müslümanmış gibi görünmeyi tercih ettiler. İçte eskiye bağlı, görünüşte Müslüman olan bu tiplere Kur’an’da “münafık” denir. Zaten ayetler iniş sırasına göre okunursa 13 yıl boyunca müşriklerden bahsettiği sonra birden devreye münafıkların girdiği görülür. İşte Medine’deki bu münafıkların eylemlerinden biri de Arap geleneklerinde kimliksiz olan, sadece cinsellik için kullanılan bir mal hükmünde olan kadının, İslam’la kişilik kazanmasının, birey olmasının önüne geçmek olmuştur. Kadını tekrar mal/fahişe konumunda görmek istedikleri için de Müslüman olduğunu söyleyen kadınların kişilik, kimlik ve statülerini düşürmek adına onlara söz, bakış ve eylemle istismarda bulunmuşlardır. Dışarıdan Müslümanım dedikleri için tehlikeli de görünmedikleri için ya da tehlikeleri anlaşılamadığından, Allah Müslüman kadınları bu tehlikeye karşı uyarmış ve yırttıkları yakaları yüzünden ortada olan cinsel bölge de dahil bedenlerini, cinsel ilişki aracı olmadıklarını belirtmeleri için o an ellerinin altında bulunan tek envanterle yani başlarındaki hımarla örtmelerini istemiştir. Eğer o gün yırtık yakalara fermuar dikilebilmiş olsaydı ayet, fermuarlarınızı çekin diye gelebilirdi.

Mü’min kadının, Müslümanlıkla kazandığı sosyal statüyü, kimliği ve kişiliği koruması gerektiğini, münafık erkek için cinsel bir obje olmadığını, birey olduğunu anlatmasını istemiş olduğunu çıkardığımız bir yer daha var ki bu yer erkek aklın hep atladığı, görmezden geldiği yer olan bir önceki ayet yani Nur 30:

“Mü’min erkeklere bakışlarını çevirmelerini/kısmalarını ve ırzlarını korumalarını söyle…” diyen ayet.

Önce mü’min(!) olan erkeklere sesleniliyor ve onlara yakaları yırtılmış kadınlardan uzak durmaları, onlarla aynı ortama girmemeleri söylenmiyor! İlginçtir ki “bakmayın!” deniyor. Mü’min olan, kadını cinsel obje olarak görmeyen kişi oluyor yani. Aklından geçene hakim olan güvenilir kişi oluyor. Eline, beline, diline hakim olmaya Allah’a söz vermiş kişiden sakınmıyor kendini mü’min kadın, ikili oynayan, dürüst olmayandan, münafıktan sakınıyor.

Ayet başı, saçı, tüyü, kılı, teni, cildi örtüp baskılamayı değil, iç içe birlikte yaşanılan ortamlarda, hayat mücadelesini birlikte omuzladığın insanlara cinsel kimliğine göre muamele etmemeyi emrediyor. Erkeklik veya dişiliğin değil kişiliğin öne geçeceği ortak bir yaşam için pratik çözümlerden bahsediyor.

Şimdi psikoloji verileri malzemesini de ekleyelim bilgilerimize. Hangi kadın karşısındaki erkeğin kendine hangi gözle baktığını hissetmez? Giydiği mini eteği veya göğüs dekolteli bir elbiseyi çekiştirmeye başlayan kadın ortamdaki mü’min erkeklerden mi rahatsız olmuştur yoksa münafıklardan mı?

Kız çocuğunun dizinden, kaynanasının elinden, asansördeki yabancıdan tahrik olunabileceğine hüküm verenlerin yanında mı kendini seks objesi görmez kadın yoksa yarısı ateist olmasına rağmen cinsel kimlikleri toplum içinde aşmış bir ülkenin çıplaklar kampında mı?

“Ört şu başını” diyene,

“İndir lan bakışını münafık” diyebilen kişiliği ile var olmuş kadın…

Allah, erkeğin seni baskı altına alabilmek, ezip kişiliksizleştirmek, dişiliğini ön plana çıkararak aklını ve yeteneklerini geriye atıp bireylikten uzaklaştırmak için kullanabileceği bir araç değildir.

Kadını da erkeği de yaratan ve ikisine birden eşit derecede “kul” diyen Allah’ı, erkek aklın tekeline verip o bakış açısına teslim olman seni Allah’a kul yapmaz, erkeğe köle yapar.  

Şimdi uzandığın o başörtüsünü bilimle, felsefeyle anlamış ve tarihle yargılamış olarak,

Akıllı, kişilikli, bilgili, özgür bir birey olarak,

İster başına tak ister fular yap ister kemer…

Sultan Neval Şimşek"
 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.