Mehmet YAZICI
Bazen bela “geliyorum” der…
Ve göstere göstere gelir…
Meteoroloji açıklama yapar…
Aşırı yağmurlara dikkat çeker, hatta yağacağı saati bile söyler…
Siz, oturup beklersiniz!
Yetkili ağızlar, “Merak edilecek bir şey yok.
Gerekli önlemleri aldık, her an tetikteyiz” der…
Siz de onların söylediklerine inanırsınız…
Sonuçta vurdumduymazlık sel olur, canlarınızı alır gider…
Aynı yetkililer bu sefer “Allahın takdiri” der geçer!
Verdiğiniz canlarla baş başa kalırsınız…
“Acaba bir daha ne zaman sulara kapılıp gideceğiz” diye bekleyin siz!
***
Yıl 2012
Meteoroloji o zaman da uyarmıştı…
Yine aynı kafa iktidardaydı, yine aynı tip yöneticiler…
Canik’te 14 yurttaş sele kapılıp gitti…
Ve yine aynı şeyleri söylediler…
Hatta dönemin valisi dedi ki, “Böyle bir afet 500 yılda bir görülür”…
Sahi mi?
Oysa öncekilerin de sonrakilerin de hiçbir afetin birbirinden farkı yoktu…
Çünkü “afet” bunların kendisi!
***
14 kişinin nasıl öldüğü daha sonra anlaşıldı;
Yılanlıderede yapılan sel kapanının, taş yerine, maliyeti ucuz olduğu için topraktan yapıldığı ortaya çıktı…
Hiç kimse “Topraktan baraj mı olur” diye sormadı…
Müteahhit bu kez taştan çalmıştı! İşte o baraj patladı…
“Dere yataklarına ev yapmayın” diye fetva veren resmi erkana bakmayın!
Canik’te derenin ortasına kurulan TOKİ binaları, patlayan toprak barajın suları altında kaldı…
Kapıcı dairesinde kalan bebeler uykularında boğularak öldüler…
Toplamda 14 can gitti…
Ama bitti mi, bitmedi!
***
Ve nitekim önceki gün
Yaşanan felaket de yine göstere göstere geldi…
Aynı şeyler, aynı sözler, aynı pişkin yüzler…
Bir yetkili açıklama yapıyor;
“Şimdilik bir olumsuzluk yok. Olumsuz bir duruma karşı teyakkuz halindeyiz” diyor…
Biz de sormak istiyoruz;
Çiftçinin, esnafın zararından vazgeçtik…
2 kişi öldü… 4 kişi sel sularına kapılıp gitti…
Sahi,
Olumsuz bir durumun oluşması için sizce ortalama kaç kişinin ölmesi gerekiyor?
***